24 Ocak 2011 Pazartesi

KORKMAK, AÇLIK, ACI, NAZIM HİKMET, 1980= KAOS

Seneler seneler önce insanların, çok ağır acılar çektiği , büyük bedeller ödedikleri o malum gün 12 Eylül 1980 yılında ben bir komik olay yaşadım ama tabi o zamanlar küçük bir çocuk olduğum için ne olduğunu anlamadığım olayların içinde sadece bulundum...Çocukluğum söz konusu olunca, Fil hafızasına sahip olduğum için bu olayı da hiç unutmadım.11 eylül günü annemler le teyzemler e gittik nannim teyzem,eniştem, annem, babam kuzenlerim, kardeşim, küçük teyzem, eniştemin yeğeni acayip gürültülü, güzel bir kalabalıktık...Kalabalık bir grup olarak yemekler yendi, çaylar içildi, çocuklar aramızda evcilik oynayarak zaman geçiriyorduk, arada annemler in yanına gidip birbirimizi şikayet ediyorduk, balkonda demlenen babamlar ın yanına gidip sessizce onların konuşmalarını dinliyor hazır soyulmuş meyvelerden ağzımıza  atıp babaların konuşmalarına dahil oluyorduk ''babam dedi ki bu yakınlardaki olaylarla artık çok zor oldu her şey dikkatli oluyorum'' eniştem ''yasaklar gelecek daha da zor günler olacak'' babam sesini iyice kısarak'' bence ordu müdahale edecek.'' dedi eniştem sustu.. .
Bizim anladığımız dilden  konuşmuyorlardı sıkıldık, annemler in yanına gittik çay koymuşlar kendi aralarında hararetli konuşmalar yapıyorlardı bu seferde hazırladıkları tabaklardaki kekleri ağzımıza atıp onları dinlemeye koyulduk annem ''abla sen tüpe yazıldın mı ''yazıldım iki gün oldu''dedi teyzem, bu konuşmalardan da bir şey  anlamamıştık  bize göre anlamsız şeyler konuşuyorlardı epey bir zaman geçti babamlar ayaklandı...
Gitme vakti geldi ama ben gitmek istemiyordum kuzenimle kalmak istiyordum ''nannim biz burada kalalım'' dedim ''babana soralım gülüm'' dedi. Bazen didemle oyun oynarken, kavga etmediysek, uyuma numarası yapar kalmayı garantilerdim ama o gün oyun oynamaktan o numara aklıma gelmemişti...Babamdan zar zor izin aldık.Misafirlikte kalmak benim için çok  eğlenceliydi, o evin yer yatağı, sabun kokan çarşaflarında yatmak çok keyifli olurdu benim için, hele kuzenimle aynı yer yatağında yatmak, o gece uykumuz gelinceye kadar kıkırdayarak yer yatağında , dönüp dururduk ...Kıkırdayarak şişt mişt sesleriyle uyuyup kalmışız.....
Sabah nannim ''hadi gülüm, hadi kalkın artık'' diyerek uyandırdı hazırlanmamız için, '' cemre didem hadi gülüm hadii'' diye seslendi ''...daha eve gideceğiz cemrem'' Kahvaltı yapmadan bir telaşla evden çıktık, nannimde anlayamadığım bir telaş vardı..Uykuluydum ama dışarı çıkınca yüzüme sabahın ayazı çarptı biraz uyandım kendime geldim, gözlerimi ovuştururken, karşıdan bize doğru ellerinde tüfekleriyle gelen iki asker gördüm. Nannime yaklaşıp ''nereye teyze bilmiyor musun ihtilal oldu'' dedi biri O da neydi?? nannim
''bilmiyorum oğlum biz misafirlikteydik buda torunum evimize dönecektik'' dedi ''gidemezsin teyze ihtilal oldu anlamıyormusun''dedi '' torunumu eve götürmem lazım oğlum okula başlayacak misafirlik deydik biz '' dedi ''teyze okul yok, otobüs de yok bak etrafına dolmuş, araba, insan var mı? oda yok gidemezsiniz anlamıyormusun başımızı derde sokacaksın ''dedi nannim ısrarcıydı durmadan gitmemiz lazım gibi bişeyler söylüyordu..Yanımıza konuşan askerlerin babaları gibi bir şey gelmişti..(şimdiki aklıma göre komutan) nannimle aralarında ısrarcı konuşmalar geçti...Sıkılmıştım oradaki bir taşa oturup beklemeye başladım...Askerlerin babaları bir arabada duran adama bişey söyledi,geri dönüp yavaş yavaş yürüyerek yanımıza geldi..''tamam götürün dedi'' nannim bir hışımla elimi tutup ileride duran kamyonun arkasına hızlı hızlı beni çekiştirerek yürüdü bende ona ayak uydurmaya çalıştım.. Bir asker beni belimden tutup kamyonun arkasına attı, ardımdan nannime yardım edip kamyona bindirdiler. Sınıf sıralarına benzer tahta bir sıraya oturduk nannime bir şeyler sormak istiyordum ama çok ciddiydi ve arada gözlerini kapatıp dudaklarını büzerek sus işareti yapıyordu.
Karşımızda iki asker, nannim ben, kamyonun arkasında, sallana sallana evimizin önüne geldik..Kamyondan uçururcasına indirdi nannim beni, evimize de o hızlıkla çıktık..Babam kapıyı açtığında çok şaşırdı nannim babamı ''dur oğlum dur yol ver accık'' deyip oturup olanları anlattı, babamın sadece ''ah anne ahh hiç korkmuyorsun başına gelebileceklerden'' dediğini hatırlıyorum...
KORKMAK toplum olarak o zamanlardaki en büyük korkumuzdu. Okuduğumuz kitaplardan korkan öğretmenlerimizin okul bahçesinde kitapları yakarken gördük, terasta oynarken sokakta öldürülen polis babasını şaşkın gözlerele izleyen arkadaşımızı gördük, ekmek almaya giderken fırının önünde gördüğüm akrabamın çabuk kaç buradan diye bağırmasından sonra patlayan bir ev, parçalanan bacaklar gördüm, İşe giden babamın yarım saat sonra yüzü gözü dağılmış şekilde eve döndüğünü gördüm, konservatuara gidene ayşe ablamın hiç alakası olmadığı halde polislerden dayak yiyip evde bağıra bağıra buz kompresi yaparken gördüm. Benden daha çok şeyler gören insanlar var bu bilinen bir şey..
Şimdi ne alaka neden bunu anlattın demissinizdir eminim..Dün arkadaşımın kızının öğretmeni Nazım Hikmet günü yapıp tüm derste onun şiirleri, kişiiği yaşamınla ilgili bir ders yapmış..Evrim Öğretmeninin anlattıklarını büyük bir heyecanla anlattı bizde dinleyip sonra aramızda ''bizim zamanımızda'' diye başlayan acımsı hararetli konuşmalar yaptık..Aramızda yasaklanan şeylerden bahsettik, küçük Evrim o hareretli konuşmalarımızın içerisinde ''Nazım Hikmet okumanız yasakmıydı????'' yarı çığlık, yarı sorusunu sorunca hepimiz Sustuk..Daha doğrusu susmak zorunda kaldık...Kısa cümlelerle geçiştirici bir şeyler söyledik.
Benim aklımda ise bu olay o kadar kazınmışki, ilk hatırladığım şey bu oldu....Neyseki şimdi ki nesil böyle olaylarla büyümediler. Zira bu devrin çocukları, öğrenmeye, bilime, hayal kurmaya aç ve açıkta bırakıldılar...

23 yorum:

uyku dedi ki...

İnsanların zulüm çektiği o yıllardan utanmayan bir kesim olduğu gibi gerçektende utanan bir kesim de mevcut.

Ders çıkaramıyoruz bir türlü. Senin anlattığın örnekler bir kaçı olsa da en derinden yaralayanlar olduğunu anlayabiliyoruz.

Bu konuya değinmen güzel olmuş. Adeta cuk oturmuş diyebiliriz.

Unknown dedi ki...

evet kayıp bir dönem kayıp insanlar... teşekkür ederim...

Aslısın dedi ki...

Gerçekten biz ne kadar korkuyla büyüdük; hep polislerin gelip babamı götüreceklerinden korkardım, hiç de olmayacak şey değildi.
Ne aileler, gencecik insanlar yandı, gitti o arada.

Unknown dedi ki...

ah ah aslısın her çocuk düşünmüş bunu biliyormusun...o korkular bedenimize ruhumuza yapışmış...kayıp nesiliz biz...

Profösör dedi ki...

Aynen katılıyorum. Oniki eylül'ün bana hatırası, ağzımın dipçikle dağıtılmasıydı. Boşuna damak kullanmıyorum ben yıllarca.

Unknown dedi ki...

profösör gece gece çok güldürdünüz beni ...allah size uzun ömürler versin :))

Nil dedi ki...

ben sadece sokağa çıkma yasaklarını hatırlıyorum. Gece damdan dama atlayan adamların seslerini duyardık.Nice canlar yandı, nice canlar alındı.

O dönemde yaşayanlar mı şanssız , bu dönemde yaşayanlar mı buna hala karar verebilmiş değilim ne yazık ki!!!

Unknown dedi ki...

evet küçükmucizem doğru bir konuyu dile getirmişsin...ama bizim daha zordu beee...özgürlükler kısıtlı özel okula gidiyorsun sıkıyönetim var diye siyah önlüklesin...hayatın her gününde bir olay...

deeptone dedi ki...

güzel bir anı.
daha sonra doğanlar bence daha şanslı.
korkuyla büyümemişler çünkü.

ödülün için kutlarım.
yavaş yavaş daha çok yazmaya başlarsın.

bu blog kütüphanesinde bütün bloglar, hepimizin blogları var mı.
neden ki, örneğin, ben ilk kez senden duydum.

neden bize, bütün bloglara haber vermiyorlar ki, blog kütüphanemize aldık sizi diye.

:)

Unknown dedi ki...

aoo deep söylemiştim sana facebookta katıl blog kütüphanesine diye oranın uzantısı bak yazıyorum buraya tekrar
http://www.birblogorganizasyonu.blogspot.com/ D

deeptone dedi ki...

söledin evet.
feys yok bende.
anladım.
biz katılıyoruz yani.
onlar gelip almıyor.
bakarım bir ara.
:)
onlar bi şekilde almalı bence herkesi kütüphaneye.
:)

Unknown dedi ki...

hayatım facedeki yöneticilerden bende biriyim herkesi bulup eklemek zor oluyor ancak faceden ulaşabiliyoruz..sen izlemeye al blogspotu ben bildiricem

deeptone dedi ki...

girdim baktım. bloglardan seçme yazılar mı var.

Unknown dedi ki...

evet deep orayla başka arkadaşım ilgileniyor..

Devrim dedi ki...

Korkulu zamanlar. Ben 94 te başlamışım hayata; ama sizi düşünüyorum da kaybolan hisler, duygular, sevinçler... İnsanlar üzülmekten dahi korkar olmuşlar. İsterdim ki çekilen acılar bir işe yarasın; ama gördüğüm kadarıyla polislerden dayak yiyen gençler hala var, eve gelen babalarını yamulmuş suratlarıyla gören çocuklar hala var... Oysaki o özgürlükçü öğretmenler o kadar az ki... Ellerine sağlık (: Kesinlikle çok güzel bir yazı(: Uzun süredir girememiştim, okul-dershane, bu yazı çok iyi geldi.

Unknown dedi ki...

devrimcim: teşekkür ederim övgün için..evet hala dayak yiyen bir öğrenci kesimi var doğrudur. ama inan bana kıyaslayamassın o zamanlarla, yaşadıklarımızla en azından fikir ve düşüncelerini söyleyebilen öğrenci onlar, rüyalarını, iç dünyalarını değiştirebilen kitapları var, internet var, daha fazla özgürlük var bu devrin çocuklarını düşünki sadece ihtilal olduğu için bilgilerinden yok sun kaldılar mesela sonu -izm- ile biten hiç bir kavram öğretilmedi bu devrin çocuklarına...bla bla bla ..fazla deşmeyeyim..

Adsız dedi ki...

eline sağlık SÜPER İNCE PARLAK ÇORAP..ben o yılları,yaşadıklarımızı hiç hatırlamıyorum..şükür ki anacığım etkilenmeden bu olaylardan sıyrılmamızı sağlamış..ama ne acı günler,şimdi yaşamak istemezdim,küçücük evlatlarımla böyle olaylar..umarım gelecek günler bize barış,mutluluk ve sağlık getirir..eline sağlık...

Efendisiz dedi ki...

Haklısınız hemde hepiniz..Fakat o zamanlar öyle bir kayıp verdik ki, Yeri geldi VATAN HAİNİ diye lanse edildi..
Nazım Hikmet Ran..!
Yazmış olduğu şiirlerde hep gerçekler vardı..Belli bir kesim yalan dolan şiirlerle o zamanları anlatırken Nazım Hikmet asil duruşuyla olanı biteni dizelerine aktardı..
O zamanlar korkuyla büyüyen kişiler bilirler Nazım Hikmet Ran'ın hayat mücadelesini..
Ya şimdi ki nesil ?
Gençlik sadece bir iki sözü alır şiirlerinden yayınlar ilgi çeksin diye..Ama kimse paylaşmaz bütün bir şiirini..

Nazım Hikmet Ran'ın yıllar sonra ortaya çıkan bir şiirini paylaşmak istiyorum müsadenizle..
Bir çokşey anlattığını,o zamanların ve bu zamanların anlatıldığını düşündüğüm..

"Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden"

Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
gölgem gibi demiyorum
çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
uykudayken yitirirsin elini ayağını
ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
açlıktı, susuzluktu demiyorum
sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
giderilmesi imkânsız bir şey
ne sevinç ne keder
şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
içimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
hasretten gayrı

Unknown dedi ki...

efendisiz: bu şiiri paylaştığın için çok teşekkür ederim...acaba yuttan ayrılırken yazmış olabilirmi bu şiiri...öyle tahmin ettim ..

Unknown dedi ki...

adsız: haklısınız çocuklarımın bende yaşamasını istemezdim hele şimdikiler çok asi ve özgürlükçü bi işe karışsalar kulağından tutup eve getirme ihtimalin sıfır...

Efendisiz dedi ki...

Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Paristeki oğlunun evinde kayda alınıyor bu şiir..O zamanlar yasaklar olduğu için daha doğrusu Nazım Hikmet Ran'ın sesini bile dinlemek yasak olduğu için, 50 yılı aşkın bir süredir saklanmış..Bedri Rahmi Eyüboğlu 'nun gelini artık vakti geldi diyerekten kaseti sakladığı yerden çıkartarak İş Bankası Kültür yayınlarına teslim etmiş..Öğrendiğim kadarıyla yaza doğru bütün şiirleri iş bankası kültür yayınları adı altında yayınlanacak..

Ama tahmin ettiğiniz gibi memleketini terk etmek zorunda kaldığı zaman yazılmıs bir şiir olabilir bunun detayını bende bilmiyorum henüz..

Rica ederim.

Unknown dedi ki...

çok yaşa efendisiz...güzelbir bilgi..

Efendisiz dedi ki...

hep beraber inşallah...